Göstergelerle düşünmek zihni tutsak eder

Düşünmek hareketin sürekliliğini imler. Göstergeler dünyasına hapsolmak yaşamı donuklaştırıp renklerini soldurur.

Naçizane önerim, “göstergeler”le düşünülmesinin bırakılmasıdır. Zihnin harekete açılmasını önleyen önemli bir etkendir “göstergelerle düşünmek“.

Zihin, yanında yöresinde her daim bir ipucu/belirteç arar ki bu onun komplo teorilerine çabucak teslim olmasına neden olur. Yanlışlanabilir olana kapıları sıkı sıkı kapatır ve sabitlenmiş yargıların esiri olur.

Her anlamda dogmaya düşen zihin, donuklaşır ve yaşam da hızla renklerini yitirir. Anlam arayışı sona erer ve yolculuk tekrar başlamamak üzere biter. Yaşayan ölüler topluluğu da böylece giderek kalabalıklaşır.

Üzerine düşünülesi o önemli soru, tarihin tozlu yapraklarında giderek silikleşir, faşizmin serpilip büyümesine de böylelikle alan açılmış olur.

Soruyu anımsatayım: Para, Hükmetme tutkusu, Mülkiyet, Hazzının gemlerinin salıverilmesi vb. dışarıda bırakıldığında, “Yaşamın anlamı nedir?”.

“Benim tekil varlığımın bir anlamı var mıdır?”, “Varsa, O anlamın anlaşılmasına yönelik zihinsel bir yolculuk için gerekli donanıma sahip miyim?, “Bu yolculuğun önündeki engeller nelerdir?”

Mutlu Pazarlar.

Kısa Not: Benim yolculuğumu mümkün kılan, rehberim olan şiiri sizinle de paylaşayım. Keyifli yolculuklar.

YAŞAMAYA DAİR

1

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

                       bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

                       yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,

mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut kocaman gözlüklerin,

                        beyaz gömleğinle bir laboratuvarda

                                    insanlar için ölebileceksin,

                        hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

                        hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

                        hem de en güzel en gerçek şeyin

                                      yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

           hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

           ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

                                      yaşamak yanı ağır bastığından.

                                                                                     1947

2

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,

yani, beyaz masadan,

              bir daha kalkmamak ihtimali de var.

Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini

biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,

hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,

yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz

                                en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,

                               diyelim ki, cephedeyiz.

Daha orda ilk hücumda, daha o gün

                           yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.

Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,

                        fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz

                        belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.

Diyelim ki hapisteyiz,

yaşımız da elliye yakın,

daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.

Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,

insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla

                                    yani, duvarın ardındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerede olursak olalım

          hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak…

                                                                      1948

3

Bu dünya soğuyacak,

yıldızların arasında bir yıldız,

                       hem de en ufacıklarından,

mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,

                       yani bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde,

hatta bir buz yığını

yahut ölü bir bulut gibi de değil,

boş bir ceviz gibi yuvarlanacak

                       zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.

Şimdiden çekilecek acısı bunun,

duyulacak mahzunluğu şimdiden.

Böylesine sevilecek bu dünya

“Yaşadım” diyebilmen için…

Nazım HİKMET

Yorum bırakın